Hayatın amacı, gerçekliğin daimi farkındalığında kalabilmektir. Tüm yaşam feneri, bu farkındalıkla aydınlatılır. Çünkü bu farkındalık, tüm bilgilerin kaynağıdır. Farkındalık ne bir düşünce, ne bir duygu, ne de bir arzudur. Ama düşüncelere ilham veren, onları işleyen, duygularımızı, arzularımızı harekete geçirip hangi yöne gideceğini belirleyen bir güç vardır. İşte bu güce farkındalık denir.
Keşmir şehrindeyken, tanınmış bir üniversitenin felsefe bölüm başkanı olan bir Vedanta ile tanıştım. “Sorularınıza cevap verebilirsem, memnuniyetle cevaplayacağım.” dedi.
Ona şu soruları sordum: “Upanişadlar, bana çelişkilerle dolu gibi geliyor. Bir yerde, Brahman’ın tereddütsüz bir şekilde tek olduğunu söylüyorlar.
Bir zamanlar güzel mısralar okuyan bir bilge varmış. Bir gün Tanrı aniden bilgeye görünmüş ve demiş ki “İşte buradayım. Dile benden ne dilersen, senin tüm arzularını gerçekleştireyim.” Bilge cevap vermiş; “Oh, Tanrım! Ben seni kazandıktan sonra, her şeyi kazanmış oldum zaten.
Meditasyon yöntemi, yaşamın ve ışığın kaynağına götüren manevi bir süreçtir. Burası, kavrayışın çeşitli mertebelerden derece derece aktığı bir bilinç merkezidir. Bir insan esasında iki dünyanın vatandaşıdır; iç dünyanın ve dış dünyanın. Bu iki dünya arasında köprü oluşturmak emek gerektirmekle birlikte, bu yapılabilir bir şeydir. Dış dünyada yaşamak ve yine de onun üzerinde kalmak mümkündür.